Blog
Muadil ürün politikasına 2023 itibariyle kademeli olarak son veriyoruz.
Her şubemiz için aynı tedarik süreci söz konusu olmadığı için mecburen uyguladığımız bu yöntemi gerek şubelerdeki ürün çeşitliliğini eşitlemek ve gerekse de sipariş verme hızını artırmak için kaldırıyoruz.
Bundan böyle sizlerden sipariş sırasında muadil onayı talep edilmeyecek, ancak eksik ürün olması durumunda şubelerimiz tarafından aranılarak uygun muadil önerilecektir.
Sizler de sipariş verirken ürünün stokta bulunduğu şubelerinin sayısının çok olması hususuna dikkat ederek daha yüksek oranlı gönderim için katkı sağlayabilirsiniz.
Muadil politikası ile ilgili aşağıdaki adreslerde detaylar bulunmaktadır.
https://helaldunyamarketleri.com/neden-muadil-%C3%BCr%C3%BCn
https://helaldunyamarketleri.com/muadil-%C3%BCr%C3%BCn-nedir
Batı menşeili bir takım medya kuruluşlarının o zaman işlerine öyle geldiği için Endonezya ve Malezya gibi Müslüman memleketlerinin ekonomilerinin bel kemiği olan palm yağı üzerinden yaptığı bir karalama kampanyası var. Bu bağamda sosyal medyada adeta zehir gibi lanse edilen bu yağın normal ayçiçek yağından herhangi bir farkı yok aslında. Eğer ayçiçek yağını da hatta zeytinyağını da sağlıksız şartlarda hazırlarsanız zararlı etkiler olur, palm yağını da. GİMDES için sosyal medyadaki söylentiler referans değildir. GİMDES güncel bilimsel çalışmaları ile sertifikalandırma ve araştırmalarını yapıp buna göre sertifika vermektedir.
Hasılı palm yağı zehir değildir. Allah'ın bizim için yarattığı gıdalardandır. Eğer kötü bir süreçten geçirilerek üretilirse sağlıksız olabilir ama bu durum bütün gıdalar için söz konusudur. Keza her gıda gibi palm yağı da aşırı tüketilirse sağlığa zararlı olabilir. Bu da bütün gıdalar için, hatta içme suyu için dahi geçerlidir.
Konuyla ilgili GİMDES kaynaklarında yeterli düzeyde açıklamalar bulunmaktadır. Sosyal medyada güvenilir bir kurum dışında yapılan bu tür paylaşımlar ile hareket edilmemesini tavsiye ediyoruz.
Palm yağı ile ilgili başlık ve cevaplardan birini paylaşıyoruz.
Tadelle markasının sahibi Sagra Group kendi talebi ile GİMDES sertifikasını iptal ettirmiştir. 18.11.2022 tarihinden sonraki üretimleri marketlerimiz tarafından alınmayacak, stoklar tükendiğinde tamamen bu firmanın ürünleri HDM'lerde satılmayacaktır.
Tüketicilerin konuyla ilgili beklenti ve itirazlarının bize iletilmesi bir fayda sağlamamaktadır. Bizler zaten ulaşabildiğimiz yetkililere konunu önemini anlatmaya gayret ediyoruz. Bilinçli kardeşlerimiz info@sagragrup.com ve https://www.instagram.com/tadelle/ üzerinden şikayetlerini iletebilir.
Margarinin Geçmişi
Margarin ismini duyan bazı kitleler, içeriğinde direk domuz yağı var diye algılıyorlar. Doğrudur. Fakat margarinlere hayvansal yağların direk olarak kullanımı yaklaşık 60 yıl kadar önce idi. Hidrojenizasyon teknolojisi ülkemizde uygulanmadan önce hayvansal iç yağların eritilerek sıvı yağlarla karıştırmak suretiyle kullanımı yaygınlık gösteriyordu. Hatta o zamanlarda yaşayan İslam Alimlerinden Ahmed Husrev Altınbaşak (rh): “margarin yemeyin kardeşim, domuzların yağlarını eritip içerisine karıştırıyorlar” demiş ve Müslümanları margarinden uzak tutmaya çalışmıştı. Yine o yıllarda memleket bu haberlerle çalkanırken bu durumu inkar eden bir margarin firmasının, üretiminde domuz yağını kullandığını şuan ki GİMDES Başkanı Dr. Hüseyin Kâmi Büyüközer o yıllarda deşifre etmiş ve “Gıda Raporu” isimli kitabında yayınlamıştır. İşte bu nedenledir ki margarin ismi ile domuz yağı özdeşleşmiş ve hassasiyet sahibi birçok Müslüman tüketici margarinlerden uzun yıllar uzak durmuş ve hala durmaktadır. Fakat ne yazıktır ki dikkatsiz ve bilinçsiz birçok tüketici ise kilo kilo domuzları margarin kılığında yemiştir. Daha sonraları hidrojenizasyon teknolojisinin keşfedilmesi ve ülkemizde de uygulanmasıyla hayvansal yağların direk olarak karıştırılması yavaş yavaş sona ermiştir. Daha sonraları ise Harvard Üniversitesinde yapılan araştırmalarda hidrojenizasyon işleminin kardiyovasküler riskler taşıyan trans yağları meydana getirdiği tespit edilmiştir. Fakat yine üzülerek belirtmek gerekirse insanlık 50 yıl boyunca bu tehlikenin farkında bile olmadan tüketmiştir bu yağları.. Sonraları ise interesterifikasyon denilen başka bir kimyasal sertleştirme işlemi keşfedilmiş ve bu trans yağlardan mümkün olduğunca kurtulmaya çalışılmıştır. Günümüzde daha ziyade interesterifikasyon ve fraksiyonel işlemler kullanılmaktadır.
Margarin Üretim Teknolojileri
İlk başlarda uygulanan mantık şudur; sıvı olan yağların katılaşması için hayvansal iç yağlar (en yağlı hayvan domuz olması nedeniyle çoğunlukla domuz yağı kullanılmıştır) eritilmek suretiyle bu sıvı yağlara karıştırılmış ve sonuçta oda sıcaklığında katı halde bulunabilen bir yağ elde edilmiştir. Sonraları ise Alman kimyager Wilhelm Norman tarafından 1901 yılında keşfedilen hidrojenizasyon işlemi uygulanmaya başlanır. Bu uygulama Türkiye’de 1950’li yıllarda başlamıştır. Doymamış ve sıvı formda gözüken bitkisel yağlardaki karbon zincirinin hidrojenden doymamış kısımlarının yüksek basınç altında katalizör yardımıyla hidrojenlenmesi ile katı hale getirilmesine hidrojenizasyon denilir. Daha sonraları bu uygulamanın zararları keşfedilmiş ve esterleşme reaksiyonu ile zararı meydana getiren trans yağlar çoğunlukla giderilmeye çalışılmıştır. İnteresterifikasyon, yağ molekülündeki yağ asitleri ve gliserolün yapısına zarar vermeden, vakum altında sadece trigliseridlerdeki yerleşim değişikliği reaksiyonu olarak tanımlandırılabilir. Bir diğer uygulama ise fraksiyonel yağlardır. Doğal olarak oda sıcaklığında katı halde bulunabilen bitkisel yağlar mevcuttur. Bu bitkisel katı yağların sıvı yağlarla karıştırılması ve soğutularak kristallendirilmesi ile üretilir fraksiyonel yağlar. Daha çok palm yağları kullanılır. Palm yağlarının stearik asitlerle zengin stearin kısmı fiziksel olarak ayrıştırılır ve daha sonra kaç derecelerde erimesi istenen bir yağ arzu ediliyorsa miktarı ayarlanarak sıvı yağlara karıştırılır. Böylece oda sıcaklığında katı halde bulunabilen yağlar elde edilir.
Margarinin ilk çıkışı tereyağının az ve pahalı olması nedeniyledir ve tereyağının taklidi niteliğinde olan bir yağdır. Aslında “margarin” kelimesi de genel olarak yanlış kullanılmaktadır. Bitkisel sıvı yağların herhangi bir yolla katı hale getirilmesiyle elde edilen bu yağa literatüre göre margarin denilmez. Bitkisel susuz yağ denilir. Şayet bu bitkisel susuz yağın içerisinde bir miktar su karıştırılır ise (Türk Gıda Kodeksi’ne göre en az %16-20) bu elde edilen yağa margarin denilir. Bitkisel katı yağları, bitkisel susuz yağ ve bitkisel sulu yağ olarak 2’ye ayıracak olursak sulu olan yağın adıdır margarin.. Fakat halk arasında hepsine yanlış olarak margarin denilmektedir. Her iki yağ da hidrojene veya interesterifiye edilmiş olan yağları içerebilir. Margarin tereyağının taklidi ise bitkisel susuz yağ da sade yağın (suyu alınmış tereyağı) taklididir diyebiliriz.
Trans Yağlar ve Zararları
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki trans yağ (sentetik olanlar) sadece hidrojenizasyonda meydana gelmeyip interesterifikasyonda da az da olsa meydana gelmektedir. Hatta bundan dolayıdır ki %1 in altında trans yağ içeren yağlara Türk Gıda Kodeksi’ne göre “trans yağ yoktur” yazılabilmektedir maalesef. Belki de bu kuralın kodekse girmesini üreticiler sağlamıştır? Ayrıca kase margarinlerin haricinde bisküvi, çikolata, kekler, kurabiyeler, pasta ve börekler gibi endüstriyel üretimlerin içerisine katılan katı yağlarda da trans yağlar fazla miktarlarda olabilmektedir. Harvard Tıp Fakültesi’nde yapılan bir çalışmaya göre, tereyağı ile karşılaştırıldığında margarin yemek kadınlarda kalp hastalığına yakalanma olasılığını %53 artırmaktadır. Bunun sebebi sentetik trans yağlardır. Ayrıca yapılan birçok çalışmada trans yağların; Koroner kalp hastalığı riskini 3 kat artırdığı, toplam kolesterolü ve LDL’yi yükselttiği (kötü kolesterol), HDL’yi düşürdüğü (iyi kolesterol), anne sütünün kalitesini düşürdüğü, bağışıklık sistemini zayıflattığı, pankreasın insülin tepkisini azalttığı ve şeker hastalığına yol açtığı ortaya konmuştur. Trans yağ asitlerinin kolesterolü dolaylı olarak artırması ile damar sertliği ve koroner kalp hastalığı geliştirdiği de ayrıca ispatlanmıştır. Bu nedenledir ki 2005 yılından itibaren FDA tarafından paketlenmiş her gıdanın üzerinde ne kadar trans-yağ asidi ihtiva ettiğinin belirtilmesi bir şart olarak getirilmektedir. Bu durum Türk Gıda Kodeksi’nde de böyledir.
GİMDES’in Margarinlere Bakış Açısı
Şimdiye kadar sertifika verilen bitkisel katı yağlar su ilave edilmemiş olan bitkisel susuz yağlar idi. Çünkü başvuru yapılan yağlar içerisinde çözüme kavuşabilen yağlar susuz yağlar olmuştu. Son zamanlarda ise bazı firmalar kendilerine gelen talepler doğrultusunda sulu yağları da GİMDES standartlarına uygun üretmek konusunda çalışmalar yaptı ve sertifikalamada başarılı oldu. Fakat sertifikalandırma, bitkisel susuz yağlarda olduğu gibi, içeriğinde asla hidrojene ve interesterifiye edilmiş, yani kimyasal olarak sertleştirilmiş yağlar bulunmamak şartıyla yapılmaktadır. Sertifikalandırılan bu sulu yağlara Türk Gıda Kodeksi “margarin” ismini vermektedir. Mevcut kodeks tanımlandırmaları gereği helal sertifika verilmiş bazı bitkisel katı yağların ambalajlarında “margarin” kelimesini tüketiciler göreceklerdir. Bu durum kodeks alimentarius ve Türk Gıda Kodeks tanımlandırmaları gereği böyledir. Tekrar vurgulamak gerekirse helal sertifikalı bu sulu yağlar, hidrojene ve interesterifiye yağları asla içermemektedir. Hidrojenizasyon ve interesterifikasyona sertifika verilmeyişinin sebebi ise, içeriğinde zararları yukarıda bahsedilen trans yağların mevcudiyeti, katalizör olarak kullanılan ağır metallerin kanserojen etkileri ve aynı bir zamanlar trans yağların tehlikesi bilinmeden tüketime sunulmuş ve 50 yıl kadar sonra anlaşılan zararları gereği çoğunlukla değiştirilmiş hidrojenizasyon teknolojisi gibi interesterifikasyonun da gelecekte tespit edilme durumu olan zararlılık ihtimalidir. Hatta interesterifikasyonun bazı zararları Malezya ve yabancı ülkelerde ortaya konmaya başlanmıştır bile.. Trigliserid değerlerini, kötü kolesterolü ve kan şekerini yükseltmesi gibi..
Netice olarak, kimyasal olarak sertleştirilmiş olan bitkisel katı yağların tüketimini tavsiye edemiyoruz. Bunun yerine fraksiyonel ve helal sertifika alabilmeyi başarabilmiş olan katı yağların tüketimini alternatif bir çözüm olarak kullanmakla beraber asıl tavsiyemiz ise, yüzyıllardır ecdadımızın kullandığı en sağlıklı ve en doğal yağlarımız olan tereyağı ve zeytinyağıdır. Tabi helal sertifikalı olmak şartıyla..
Vesselâm..
Sitemiz Halal Dünya Marketi şubeleri ile siz kıymetli kardeşlerimiz arasında köprü vazifesi görmektedir. Çalıştığımız her bir şubenin barındırıp sattığı ürün çeşitliliği farklı olmakla birlikte sürekli olarak stoklar da değişkenlik göstermektedir. Bu da anlık stok durumunun siteye yansıtılamamasına sebep olmaktadır. Biz de siz siparişinizi verdiğinizde en uygun gönderim oranına sahip şubeye yönlendirerek siparişinizi hazırlıyoruz.
Burada yaşanan en büyük problem, ürünlerin tükenmesinden ziyade her marka ürünün her şubede bulunamamasından kaynaklanıyor. Şubelerin konumları, üreticilerin tutum ve davranışları, ilgili şubenin müşterilerin tercihlerine göre mecburen her şube farklı markalara yönelmek zorunda kalıyor.
Örneğin lokum için bazı şubeler Koska markasını satarken bazıları Öğüt markasını bir diğeri Tatşen markasını satıyor. Bu durumda siz ille de Koska markalı lokum istediğinizde, koska satan şubede sepetinizdeki diğer ürünler yeterince bulunmuyorsa, Koska markasını satmayan şubelerden tam tedarik edebilmişsek bu durumda lokumu sepetten çıkartıp göndermek zorunda kalıyoruz.
Bu durumun en uygun çözümü muadil ürün tercih edilmesi. Yani siz koska lokum yoksa helal sertifikalı bir benzeri olan tatşen, öğüt gibi marka gönderilmesine müsaade ettiğinizde biz ihtiyacınızı tamamlayıp gönderebiliyoruz. Hem bu yaklaşım sayesinde Öğüt gibi son derece kaliteli, yalnızca yurtdışına satış yapan ama yurtiçinde Koska gibi reklamı ve bilinirliği olmayan bir markayı da deneme fırsatı bulabiliyor müşterilerimiz. Kimse bir markayı zorla denemek zorunda değil elbette. Ancak bir ürünle ilgili ilk akla gelen güvenilir mi, sağlıklı mı, hile var mı gibi şüphelerin GİMDES otoritesi vesilesi ile giderilmiş olduğunun da altını çizmemiz gerek. Biz herhangi bir market değiliz ki müşterilerimize onların istemediği ürünü sırf kar olsun diye satalım. Halal Dünya Marketlerinde satılan üründen tutun da yaptığımız ticaretin detay usullerine kadar GİMDES tarafından denetlenmekteyiz.
Özellikle yaşadığımız son Covid19 krizi sürecinde perakende sektöründe yaşananları yakından takip etme fırsatı bulduk. Devasa market zincirlerinin siparişleri eksik, hatalı ve müşteri onayı alınmaksızın başka marka ürün gönderimi pratiklerinin ne kadar yaygın olabileceğini bize göstermiş oldu. Yılların anlı şanlı dev market zincirleri birkaç dönümlük marketlerine ve kocaman depolarına rağmen yakın gönderim bölgelerinde müşterinin sipariş ettiği ürün kalmadığı için sepetten çıkarmak zorunda kaldıklarını beyan etmek zorunda kaldılar. Tıpkı bizim gibi yani. Bu tedarik sorununu bu kadar büyük imkanlara ve yılların tecrübelerine rağmen onlar da çözebilmiş değiller
Normal bir market 10 tane yasa ve kurala uyması gerekiyorsa biz 100 tane kurala riayet etmek zorundayız.
Normal bir market 1000 marka satabiliyorsa biz 10 marka satabiliyoruz.
Normal bir markete 1000 müşteri geliyorsa bize 10 müşteri geliyor.
Dolayısıyla çok zor sürdürmeye çalıştığımız bu işte bizden dev market zincirlerinin müthiş karlı ticaretlerine rağmen beceremedikleri bir tedarik mekanizmasının beklenmesi ne kadar insaflı olur?
Sitemize gelmiş olmanız hem helal hem de tayyib kriterlerine haiz ürünleri tüketme noktasında bir hassasiyetiniz olduğunu gösteriyor; bu açıdan sizleri tebrik ederiz.
Elhamdülillah ki şuana kadar helal konusunda GİMDES'in keffaletini geçerli kabul etmeyen tek 1 kişi ile bile karşılaşmadık. GİMDES bu helal noktasından bir adım daha ileri giderek tayyib kriterlerinii de sertifikasyonuna dahil eden yegane kurum. Yine bunun da ötesinde sağlığa zararlı olma, allerji tetikleme ve benzeri özel durumları da dikkate alarak sertifika veriyor. Kısaca GİMDES sertifikalı bir ürünü kelimenin tam manası ile gözü kapalı tüketmeniz mümkün.
Buna rağmen tüketicilerimizden yoğun bir şekilde ürün içeriklerini sitemizde paylaşmamız gerektiği, içeriğe bakarak sağlıklı olma kriterlerini kendilerinin kontrol etmek istediklerine dair dönüşler alıyoruz.
Ürün içeriklerinin sitemizde olmamasının temel sebebi bu içeriklere bizim de erişemiyor oluşumuzdur. Çoğu sertifikalı firma kurumsallaşmasını tamamlamadığı için bu bilgileri talep ettiğimizde bize aktaracak bir prosedüre sahip olmadığından; değil bize vermek, kendi web sitelerine bile koyamıyorlar.
Etikette Yazan İçindekiler Bilgisi
"Etiketlerinden içerikleri çıkartıp siteye koyun" diye dönüşler aldık. Bu durumun da önünde şu şekilde bir engel var ki: etiketlerde yazan bilgiler gerçek içerik bilgisi olmayabiliyor. Zamanında binlerce bastık deyip ürün içeriği değişse de aynı içeriği basan mı dersiniz, matbaada her ürün için zaten hazır içerik var, üreticiye içinde ne var diye sormayıp basan mı dersiniz, etiket tebliğinde "şunu yazmasanız da olur" dediği için hiç yazılmayan maddeler mi dersiniz (konuyla ilgili yazı) her türlü bulanıklığa kapı açan bir dünya var orada. Ürün içeriklerinde yazan her bir detay bu kez üreticisi yerine bize tek tek soruluyor, biz de aslında hakkında çok fazla bilgimiz olmayan bir konu hakkında sorulara ve ithamlara maruz kalıyoruz. Bu sebeple etiket üzerindeki bilginin de içerik budur diye sitemizde konmasını doğru bulmadık.
Gluten allerjisi olan birinin ürün içeriğine bakarak glutensiz ürün arayışı son derece makul. Ancak GİMDES sertifika verdikten sonra bile birinin instagramdan öğrendiği(!) bilgilerle ürünlerin sağlıklı olup olmadığını tartmaya çalışmasını son derece sakıncalı buluyoruz. Zira sosyal medyada o kadar yanlış ve kirli bilgiler dolanıyor ki bir müslümanın bununla bilgilendiğini düşünmesi başlı başına ciddi bir sorundur. Ticari hırslar sebebiyle glikoz şurubu, kolesterol, tereyağ, sitrik asit, palm yağı ve daha niceleri kanserojendir ya da sağlığa zararlıdır diye söylentiler çıkarararak kendi ticaretlerini desteklemeye çalışan grupların oyununa gelip "GİMDES nasıl olur da içinde glikoz şurubu olan bir ürüne sertifika verir, sizden hiç beklemezdim" şeklinde mesajlar göndermek müslümanlar adına cidden üzücü bir durumdur. GİMDES hem fıkhi olarak, hem bilimsel olarak, son derece kaliteli bir kadro ile, gecesini gündüzüne katarak bir hizmet ortaya koymuş, ancak instagram müslümanı gördüğü yalana inanıp GİMDES'i suçluyor. Ne kadar üzücü!
İçerik olarak yazılan her bir maddenin tek tek hesabı verilmesi gereken fitne sebebine dönüşmesi, bizim de bu maddelerle ilgili bilgi edinme ve bilgi aktarma işini yapacak kadar çalışana ve zamana sahip olmamamızdan mütevellit şimdilik sahih içerik bilgileri alamadığımız sürece paylaşmama kararı aldık.
Ürün içerikleri konusunda uzmanlarına soru sorabilmek için GİMDES'in soru-cevap platformu olan http://sorular.gimdes.org/ adresine yazabilirsiniz.
GİMDES'in resmi sertifika bilgilendirme sayfası olan http://gimdes.com/ adresinde her bir üreticinin iletişim bilgileri yer alıyor. Buradan kendi ürünleri ve ürün içerikleri hakkında sorular sorabilirsiniz.
GİMDES ilk sertifikasını verdiği 2009 yılından itibaren dünyanın en prestijli helal sertifikasyon kurumu. Ancak GİMDES'in altyapı çalışmalarının çok daha eskilere dayandığınız biliyor muydunuz?
Öyle ki ta 1970li yılların sonlarına doğru GİMDES başkanı ve kurucumuz Dr. Hüseyin Kami Büyüközer kendi çabaları ile yalnızca helal ve güvenilir ürünlerin satıldığı market fikrini hayata geçirebilmek için bir çok deneme yapmıştır. Özellikle üreticilere ulaşıp üretim süreçlerini sorgulamış, güvenli bulduğu ürünlerin yaygınlaşması konusunda gayret sarfetmiştir.
Üreticilere ulaşmak istediği dönemde hemen her kapıdan olumsuz dönüş almasına rağmen vazgeçmeyen hocamız o zamanki gayretleri ile nispeten güvenilir olarak tespit ettiği markaları satacak marketler zincirini antalya ve çevresinde hayata geçirmiştir. Hocamız bu süreçte de tüketicilerin ciddi direnişleri ile karşılaştığını ifade ediyor. Öyle ki büyük oranda aynı hammadde ile üretilen, neredeyse aynı (sadece parfümleri farklı) deterjanların ev hanımları tarafından "Çamaşırları karartıyor" şeklinde söylemleri ile satın alınmadığını ifade ediyor. Bu iddiayı test etmek isteyen hocamız popüler markanın ambalajlarından temin edip içine yerli ve milli üretim ürünleri koyuyor ve bedelsiz olarak insanlara dağıtıyor. Sonuçlar aynen beklendiği üzere
"Bu ürün çok kaliteli, çamaşırları da karartmadı. Zaten bu kaliteli olan X markası, o yüzden böyle"
şeklinde oluyor. Oysa o ürünler kendilerinin eleştirdiği yerli ve milli deterjan ama ambalajı farklı olduğu için daha objektif yorum yapabiliyorlar.
Sonrasında bu marketlerin devamı gelmiyor. Ancak Hüseyin Hocamızın helal arayışı son bulmuyor. Özellikle 2000li yılların başında ciddi bir araştırma sürecine giriliyor. Bu dönemde özellikle üretimde kullanılan hammaddeler, üretim süreçleri, e-kodlu maddeler gibi üretimin sac ayakları iyice araştırılıyor. Bu araştırmaların sonuçları halen gıda raporu web sayfasında yayınlanmaktadır. Yüz binlerce kez okunan bu içerikten daha kapsamlı bir helal ve tayyib araştırma envanteri halen çıkartılmış değildir. Ta o zaman yayınlanan e-kodları araştırmaları yüz binlerce kardeşimize yol göstermiş, haram veya şüpheli tüketimden korumuştur.
2005 yılına girildiğinde ise bu araştırmalar GİMDES'in kuruluşuna bizi götürecektir. GİMDES o zaman için üreticilere yol gösteren, doğru ve sağlıklı üretim yolunu gösteren bir hüviyet taşıyordu. Tüketicileri de bir yandan bilgilendirmeye gayret ediyordu. Ancak halen ülkemiz helal sertifika verilebilecek, hatta bu ismi zikredebileceği bir ortam olmaktan çok uzaktı. Bu sebeple ortamın ve çalışmaların helal sertifikası verme noktasına gelmesi için 2009 yılına kadar beklenmesi gerekti. Nihayet 2009 yılında GİMDES ilk helal sertifikasını verdi.
2009 yılında verilen ilk sertifikalar Türkiye'de bazı çevreleri rahatsız ettiği için helal sertifikasının rekabete uygun olmadığı şayiası yayıldı. GİMDES bu dönemde sertifikaları ihracata yönelik verdiğini beyan ederek bu sertifikaların ilk aşamada müslüman dünyadan ne kadar değerli olduğu tezi üzerinden ilerlemek durumunda kaldı. Ancak ülkemizde de helal yollarla ve helal içerikle üretilmiş ürünlere olan ihtiyacın anlaşılması için çok fazla bir zaman geçmedi. Her ne kadar GİMDES düzeyinde bir sertifikasyonla uzaktan yakından alakası olmasa da devlet de diğer bazı çevreler de helal sertifikası kavramından nemalanmak için oyuna dahil oldular. Böylece devletin 2009da rekabete aykırı bulduğu helal sertifikası bizzat devlet tarafından verilen bir hüviyet kazandı. Bunu da bir çeşit kazanım olarak görmek durumundayız.
Helal sertifikası deyince toplumun kafasında oluşan korkutucu çerçevenin elhamdülillah kırıldığı bu günlerde malesef bu kavramın içinin boşaltılması tehlikesi ile karşı karşıya kalıyoruz. Neyse ki GİMDES ilk günkü hassasiyet ve heyecanı ile yoluna devam ediyor.
Bugün hiç helal sertifikası almayan ve almayı düşünmeyen bir firma dahi GİMDES'in bu zorlu yolculuğundan, toplumu eğitip doğruya yönlendirmesinden payını almıştır ve almaya devam edecektir. 2000li yılların başında hemen her üreticinin ürünlerine kattığı son derece zararlı ve/veya haram maddeler şükürler olsun ki ancak merdivenaltı üretimlerin içinde kendine yer bulabiliyor. Özellikle büyük üreticiler helal sertifikası almasalar bile GİMDES sayesinde kendilerine çeki düzen vermek durumunda kalıyorlar. Müslüman toplum olarak bunu asla yeterli görmeyeceğimizi, GİMDES'in çizdiği çerçeveye azami derecede uyan bir toplum inşa etmek istediğimizi buradan da bir kez daha belirtmek istiyoruz.
Ne mutlu bu kutlu yolculukta bize yoldaş olanlara...
Esselamu aleyküm ve rahmetullah ve berkatüh...
- 1
- 2